Bu Blogda Ara

18 Nisan 2007

GELENEKSEL TÜRK TAKILARI

Bir milletin varlığını koruyabilmesinin temel öğelerinden biri kültürüdür. Oldukça zengin ve çok renkli bir geleneksel kültürün sahibi olan Türk milleti de bu konuda oldukça şanslıdır .Değişen çağa ve hızla gelişen teknolojiye rağmen çoğu somut kültür ürünü de Anadolu’nun pek çok yerinde hala yaşamaktadır. Türk kültürünün yaşayan ya da yaşatılmaya çalışı**** bu ürünlerinden biri de Geleneksel takılarıdır.Geleneksel takıların önemli bir özelliği yapımında ve kullanımında gelenek ve inançların önemli bir rol oynamasıdır. Örneğin, evlenirken bir genç kıza baba evinden çıkmadan önce babası tarafından takı**** kemer “ eline beline diline hakim ol” anlamına gelir. Ayrıca Anadolu’nun çoğu yerinde evlenmeyle birlikte kadınlar tepelik kullanmaya başlarlar. Bu tür geleneklerin yanı sıra, takılarda kullanı**** bazı taşların ve bu taşların renklerinin kullanan kişiyi nazardan koruduğuna dair yaygın inanışlar da vardır. Bu ve bunun gibi saymakla bitmeyecek pek çok gelenek ve inanç bugün de azalmakla birlikte sürdürülmektedir. Ayrıca bazı takıların süs unsuru olmasının yanında işlevleri de vardır.Örneğin,”Halhal Diyarbakır’da büyükler tarafından kullanılmaz. Sadece çocuklar ve genç kızlar tarafından kullanılır. Bunun da iki nedeni vardır. Her çocuğun halhalının sesi ayrıdır. Her anne ve baba kendi çocuğunun halhalının sesini tanır. Çocuklarının kullandıkları halhal sayesinde anne ve babaları onların nerede olduğunu anlarlar. Genç kızlar ise halhalın çıkardığı ses sayesinde akrep ve benzeri zehirli hayvanların kendilerine yaklaşmasını önlemek için kullanırlar.”(1)

Türk takılarına genel olarak bakıldığında, takıyı daha çok kadınların kullandığı, erkek takılarının çeşitlilik açısından kadınlarınkine oranla daha az olduğu görülmektedir.Belli başlı kadın takıları şöyle sıralanabilir.Özellikle baş takıları çoktur.Tepelik, başlık olarak fesin üstüne yerleştirilerek kullanı****, etrafından uçlarında paraların olduğu zincirlerin sarktığı daire biçiminde bir takıdır.”Tepeliklerde nazarlık olarak “Mühr-i Süleyman” motifine sıkça rastlanmaktadır. Tepelikler ilk kez gelin başında kullanılarak, günlük yaşamda yer alan bir süs olduğundan başlık değerini belirlerken, gelinin değerini de sembolize eder.”(2) Üç kor (alınlık),Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde baş süslemelerinde fesin ön kısmından, yanlara doğru takılarak kullanı**** bir takı çeşididir. Çeşitli metal, boncuk ve taşlarla süslü, bolca zincirli takılardır. Zülüflük(yanak döven),”fesin yanlarından sarkıtılarak kullanı****, dairesel üçgen ve sembolik şekillerle,penez ve boncuklarla süslü takılardır. Bu takıyı takan kişi yürüdükçe takıda bulunan zincir ve penezlerin yanak üzerinde hareket etmesinden dolayı “yanak döven “ adı verilmiş olabilir. Ayrıca yanak dövene zülüflerin üzerine takılmasından dolayı olsa gerek Sabiha Tansuğ ”zülüf bastı” denildiğinden de bahsetmiştir.”(3) Çenelik,bazı yörelerde çene altından geçirilerek alının her iki yanında fese veya başörtüsüne tutturularak kullanı**** bir takıdır.Takının bu şekilde kullanılmasından ötürü çoğu yörede çenelik denilmektedir. Ayrıca Yüccek, İlmeçeri, Sakalduruk Sakaldırak ve Tombaka gibi isimleri de vardır. Enselik,”başın arkasına örtü üzerinden sağlı sollu olarak, saç korunun üzerine takılır ve enseden aşağıya doğru sarkar. Dört sıra halinde saçaklı madeni bir takıdır.”(4)

Küpe, kadınların süslenmek için, kulak memelerini deldirdikten sonra taktıkları, çoğunlukla madenden yapı**** ve zaman zaman taşlarla da süslü bir takıdır.Hızma burun kanadına takı**** süslü, altın ya da gümüş, çoğu zaman halka biçiminde bir takıdır.Baş takılarının dışında ayrıca boyunda; Gıdıklık(gerdanlık ),değerli taş veya madenden, boncuktan ya da altın paralardan yapılmış, boyna takı**** takıdır.Gerdanlık veya gıdıklıklar fazla sarkmazlar. Boynun omuzlarla birleştiği kısımda kullanılır. Kolye, gerdanlıkla aynı anlamı taşır görünse de, gerdanlıktan daha uzun, boyundan göğüse doğru uzanan takılardır. Hamaylı, Üzerinde ayet ya da duaların yazılı olduğu kağıtları muhafaza eden, madenden yapılmış takıdır. Döşlük, göğüs üstüne gelecek şekilde kullanı**** takıdır. Ayaklarda; Halhal, ayak bileklerine takı**** halka biçiminde, üzerinde de ses çıkaran çıngırakların olduğu bir takıdır. Belde; Kemer ya da Kemer tokası el ve kollarda; Yüzük ve Bilezik kadınların kullandıkları diğer takılardandır. Erkeklerde kullanı**** takılar ise Hamaylı, Yüzük ve Köstek tir.Köstek,erkeklerin saat ucuna taktıkları zincirlerdeki süslemeli parçalardır.

Bu takılar arasında kadın ve erkekte ortak olarak kullanı**** hamaylılar çeşitlilik gösterir.Bir tanesi silindir biçiminde, diğeri üçgen şekilde, sonuncusu dikdörtgen bir kutu şeklinde yapılır.Silindir şeklinde olanlara hamaylı, üçgen şeklinde olanlara muskalık denilir.Bu iki şekil hem kadınlar, hem erkekler tarafından kullanılmaktadır. Ancak dikdörtgen kutu şeklinde olanlar erkeklere özgüdür. Kadınlarda malzeme olarak altın ve gümüş kullanılmakla beraber, erkek takılarında gümüş kullanılmış ancak altın çok kullanılmamış.Geleneksel takılarda pek çok metal işleme tekniğinin kullanılmasının yanı sıra Telkari ve Savat tekniklerinde oldukça dikkat çekici örnekler bulunmaktadır. Telkari Farsça bir terimdir. “ İnce altın ya da gümüş tellerin kıvrılarak, sarılarak ya da örülerek çeşitli desenler oluşturacak biçimde düzenlenmesi ve birbirlerine ya da metal bir zemin üzerine lehimlenmesiyle yapı**** zarif görünümlü dantele benzeyen kafes işidir.Arkeolojik buluntular bu tekniğin İ.Ö 3000 de Mezopotamya’da, İ.Ö 2500 de de Anadolu’da kullanıldığını göstermektedir.”(5)

“ Osmanlıların Avrupa topraklarında egemen olduğu zamanlar, bu sanat kolu Yugoslavya’da, Saraybosna ve Prizren’de çok ilgi görmüş, büyük ustaların yetişmesine neden olmuştur. Ancak XII. Yüzyılda Musul bu sanatın merkezi olmuş, daha sonra Horasan’da da telkari işçiliği yayılarak buralardan ustalar yetişmiştir. Hatta daha sonraları, Musul’dan Suriye’ye geçen bu işe batılılar Şam işi demişlerdir. XV. Yüzyıldan itibaren Türk sanatkarları bu işi ele alarak çalışmışlar ve Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da merkez oluşturmuşlar. Özellikle Mardin ve Midyat’ta çok ince ve güzel örnekler ortaya koymuşlardır. Bunları Gaziantep ve Diyarbakır takip etmiştir. Aynı şekilde telkari Trabzon’da da çok gelişmiş ve nice ustalar yetişmiştir. Daha sonraları İstanbul, Edirne, Bursa, Elazığ, Sivas ve Beypazarı gibi yöreler de birer merkez olmuştur. Bugün bu sanat kolu Erzurum, Erzincan- Kemaliye, Kayseri, Bartın, Eskişehir, Antalya, Kars-Hanak, Trabzon-Sürmene, Urfa-Merkez bilhassa, Ankara-Beypazarı’nda en güzel biçimde gelişerek devam etmektedir.”(6) “Savat, Niello olarak da bilinir. Bezeme sanatında Metal eşya ( çoğunlukla gümüş ) üstüne oyulmuş desenleri doldurmakta kullanı**** siyah renkli kükürtlü metal alaşımıdır.Belli oranda kükürtle gümüş ve bakır ya da kükürtle kurşun ve bakır karıştırılarak hazırlanır. Potada eritilen karışım, soğuduktan sonra havanda dövülerek toz haline getirilir. Bu toz, işlenecek eşyanın üstündeki yuvalara doldurularak alçak ısıda fırınlanır. Toz halindeki alaşım ısı ile sıvılaşır ve yuvanın içine yayılarak zemine sıkıca yapışır. Eşya soğuduktan sonra cilalanarak parlatılır.Savat tekniğinin Eski Roma’da uygulandığı bilinmektedir.Türkler’de ve İranlı’larda savatın İslam’dan önce de bilindiği sanılmaktadır. İslam döneminde bu işin en önemli merkezleri Azerbaycan, Kafkasya, Anadolu’da da Van, Erzurum gibi doğu kentleridir.”(7) Bu kadar zengin ve her biri ayrı bir sanat eseri olan geleneksel takıların günümüz takılarında da benzer örneklerini görmek kayda değer bir gelişmedir.

Hiç yorum yok: